14

KASIM

Müzikle ve Burçla Tedavi Olmaz

İNCELEME

Türk Hava Yolları, dünyanın en iyi hava yollarından birisidir ve kanımca yemekleri dünyanın en iyi hava yolu yemeğidir.  Söz konusu kuruma ait Skylife adlı dergi de, beğenilen kaliteli bir dergidir. Ancak Skylife’ın Kasım 2010 sayısına ilişkin küçük bir eleştiride bulunmak istiyorum. Aslında neyin küçük, neyin büyük olduğu konusu görecelidir; bu yüzden bazen küçük şeylerin, önemli hatalara, hatta toplumları pozitif bilimden uzaklaştırmak gibi telafisi imkânsız felâketlere yol açabileceğini unutmamak gerekir.

Adı geçen derginin Kasım 2010 sayısında ‘Türk Müziği ile Tedavi’ başlıklı bir makalede,  Türk Müziği’ndeki her bir makam, akrep, yengeç gibi bir burçla ilişkilendirildikten sonra, bu makamın  -ve yanı sıra makama ait burcun- hangi hastalıkları iyileştirdiği tek tek sıralanmıştır.

Birkaç örnek:

Rehavi makamı (terazi burcu): Sağ omuz ve baş ağrılarında (dikkat buyurun, anlaşılan bu makam sol omuza etki etmiyormuş), burun kanamasında, ağız çarpıklığında, akıl hastalıklarında (hangi akıl hastalığı belli değil; herhalde genelde iyi geliyor) faydalıdır. Ayrıca mide ve basenler için yararlıdır. (Bu makamın basenlere nasıl yararlı olduğu makalede belirtilmemiştir; muhtemelen bu müziği dinleyen hanımların basenleri incelecektir.)

Hüseyni makamı (akrep burcu): Bu makam, karaciğer iltihabını, kalp iltihabını ve ruhların iltihabını yok eder. (Sayfa 144)  Bağışıklık sistemini güçlendirir. (Bildiğim kadarıyla, psikolojide ve psikiyatride  ‘ruh iltihabı’  adlı bir hastalık yoktur.)

Acemaşiran makamı (bu makamın hangi burçla ilişkili olduğu belirtilmemiştir): Vücudun yağ dengesine yardımcı olur, kişiye yaratıcılık ve ilham verir.

Büzürk makamı ( aslan burcu): Beyin hasarlarına iyi gelir.

Zengüle makamı (başak burcu): … Menenjite iyi gelir.

İçinden birkaç örnek sunduğumuz söz konusu makalede iki temel hata sergilenmektedir. Bunlardan birincisi şudur:

1) Türk Müziği makamlarının burçlarla herhangi bir ilişkisi yoktur. Üstelik yıldız falının, burçların, pozitif bilimle, mantıkla uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur. (Yıldız falı Sümerler zamanında ortaya çıkmış bir bilgidir. -Bilimsel olmayan bir bilgidir.- Sümerler’den bugüne gökte yıldızların konumu değişmiştir. Ayrıca Sümerler de Eski Yunanlılar gibi gökyüzünü, saydam bir küre, yani iki boyutlu zannediyorlardı.  Bu yüzden de bazı yıldızları birleştirince, akrep, yengeç adını verdikleri birtakım burçların ortaya çıktığını sanıyorlardı. Aslında gökyüzü üç boyutludur, derinlik vardır. Üstüne üstlük yıldızlar eşit yaşta değildir, her biri dünyaya farklı ışık yılı uzaktadır. Kısacası gökyüzü aslında bir ışık fosilidir. Bütün bu nedenlerden ötürü, gökteki yıldızları farazi çizgilerle birleştiremezsiniz. Bir duvarın üzerindeki dört noktayı birleştirip bir kare yapabilirsiniz ama gökteki dört noktadan bir kare yapamazsınız. Eğer gökteki dört yıldızı birleştirirseniz, sizin kafanızda kare oluşur, gökte kare oluşmaz. Konuyu bildiklerine inanan bazı kişiler yedi yıldızı birleştirip Avca Takım Yaldızını oluştururlar; iddiaya göre gökte omuzları, kaftanının etekleri ve kemeri olan bir avcı vardır. Olaya farklı bakış tarzıyla baktığınızda, aynı yedi yıldızı birleştirince bir ütü masası çıkar ortaya.  Ya da Başak Burcu’ndan bir İngiliz anahtarı oluşturmak mümkündür. Herhalde Sümerler zamanında İngiliz anahtarı olmadığı için bu burca ‘İngiliz anahtarı burcu’ adı verilmemiştir.

Ayrıca burçların insan karakterini etkilediği konusunda tek bir ciddî bilimsel araştırma yoktur. İnsanın karakterini genetik yapısı, içinde yaşadığı fiziksel ve sosyal çevre ve hayatı boyunca öğrendiği şeyler etkiler. Kırk yaşındaki bir insanın genetik yapısını yok say, tüm öğrenme yaşantılarını yok say, kırk yıldır davranışlarını sadece Merkür’ün belirlediğini iddia et. Bu iddia saçmadır. Türk Müziği makamları ile olmayan burçları eşleştirmek daha da saçmadır.

2) Müzik insanları rahatlatabilir, gevşemelerine, kendilerini iyi hissetmelerine yardımcı olabilir.  Ancak müzik tedavi etmez; yani birtakım semptomları salt müzik yoluyla gideremezsiniz. Uyumadan önce içilen ayran veya ılık süt, sizi rahatlatabilir, uyumanızı kolaylaştırabilir; ancak ayranla depresyon tedavisi olmaz. Benzeri şekilde sadece müzik dinleterek birtakım psikolojik semptomları, beyin hasarlarını, karaciğer iltihaplarını veya menenjiti yok edemezsiniz. Makamların ve burçların bu tür hastalıkları giderdiği yolunda bilimsel araştırmalar yoktur. Müzik yoluyla bütün bu hastalıkları giderebileceğinizi iddia ederseniz, en azından size inanan birtakım insanlara zarar vermiş, saygısızlık etmiş olursunuz.

Skylife’daki söz konusu makaleyi okuyup da söylenenlere inanan bazı kişilerin, hekime gitmek yerine saz heyetine başvuracaklarını düşünmek (ki bu yüksek ihtimallidir) insanın tüylerini ürpermektedir. Makaleyi yazan kişilerin tıpla, psikolojiyle herhangi bir ilgileri olmadığı anlaşılmaktadır. En ufak bir ilgileri olsa, Hüseyni Makamı’nın ruh iltihabına iyi geldiğini söylemezlerdi. Bir tıp veya psikoloji öğrencisi bile, ‘ruh iltihabı’ diye bir şey olmadığını bilir.

İlgili makalede birtakım kliniklerde, bu arada Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, Türk Müziği ile tedavi konusunda bilimsel araştırmalar yapıldığı ileri sürülmektedir. Müziğin rahatlatıcı etkileri konusunda, tıbbî tedavi sonrasında rehabilitasyonda kullanılabilecek bir unsur olup olmadığı konusunda araştırmalar yapılıyor olabilir. Ancak Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde menenjitin veya beyin hasarlarının, tıbbî yollara başvurmaksızın yalnızca müzikle tedavi edildiğini iddia etmek ya da bu izlenimi uyandıracak beyanlarda bulunmak, bu ciddî kuruma, ciddî bir haksızlıktır.

Bir zamanlar bazı Avrupa ülkelerinde, histerikten şizofrene hemen tüm hastaları, içine şeytan girmiş diye yakıyorlardı. Aynı yıllarda, bazı doğu toplumlarında, bu arada bizde, ruhsal sorunu olanlara su sesi veya müzik dinletiliyordu. Bu tutum, fevkalâde insanî bir tavırdır ve övgüye lâyıktır. Ancak o günün tababet yaklaşımı kapsamında müziğin, insanları rahatlatma dışında, çeşitli organik hastalıkları da iyileştirdiğine inanılıyordu. Müzik sizi rahatlatabilir, size yaşama sevinci, coşku verebilir; ancak kalp kapakçığınızdaki sorunu gidermez. İster Türk Müziği, ister klâsik Batı Müziği olsun, güzel bir müzik tansiyonunuzu, bir süreliğine düşürebilir fakat tedavi etmez; diyabetliyseniz, diyabetinizi geçirmez.

Türk Müziği Abdülkadir Merâği’den beri, hatta daha öncesinden bu yana, pek çok ustanın, zihninde, elinde, dilinde gelişmiş, başlı başına bir değer olmuştur; fasıldan mehtere kadar pek çok önemli işleve sahip olmuştur. Çok önemli bir kültürel güç olan Türk Müziği’nin, hastalıkları tedavi etmek gibi bir ek göreve ihtiyacı yoktur. Birtakım semptomları gidermediği anlaşıldığı takdirde bu muhteşem müzik türünün saygınlığını kaybetmesi tehlikesi vardır. Daha da kötüsü hastaların, yeni bir tedavi bulundu diye istismar edilmeleri söz konusudur.

Türk Müziği’nin maymuncuk olarak algılanmaya ihtiyacı yoktur; toplumun ise pozitif bilme, akılcı tıbba ve amacından saptırılmamış güzel müziklere ihtiyacı vardır.

(Not: Naçizâne, Şakir Ağa’nın Yörük Semai’ni ve Giray Han’ın Mahur Peşrev’ini, Beethoven’in Ay Işığı Sonatı’nı, Faure’nin Pavane’nını, Albinoni’den Adagio’yu, Vangelis’ten Reprise’ı ve Zeki Müren’in herhangi bir şarkısını dinlemenizi tavsiye ederim. İyileşmek için değil, kendinizi iyi hissetmeniz için.)